Hacı Bayram Mah. Hükümet Cad. Hükümet Han  No: 8 / 41 Kat : 5 Ulus  -  ANKARA - TURKİYE Ofis  Tel             : 00 90 312 310 84 35 Ofis  Faks          : 00 90 312 310 84 37 M. ŞAHİN          : 00 90 542 214 54 02                                                         web                   : www.avrasyaturizm.net e-mail               : 06avrasyatur@gmail.com                                                                                                                          Copyright © www.avrasyaturizm.net   her hakkı saklıdır  
Anasayfa Anasayfa

Umre Nedir ? 

Umre Nedir?

Sözlükte;      ziyaret   etmek,   uzun   ömürlü   olmak,   evi   mamur   etmek,   bir   yerde   ikamet   etmek,   korumak,   malı   çok olmak    ve    Allah'a    kulluk    etmek    anlamlarındaki    "a-m-r"    kökünden    türeyen    umre;    belirli    bir    zamana    bağlı olmaksızın   ihrama   girip   Kâbe'yi   tavaf   edip   Safa   ile   Merve   arasında   sa'y   yaptıktan   sonra   tıraş   olup   ihramdan çıkmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Hac   ibadetinden   farkı,   bir   zamanla   sınırlı   olmaması,   Arafat   ve   Müzdelife   vakfesi   ile   kurban   kesme   ve   şeytan taşlama   görevlerinin   bulunmamasıdır.   Bu   bakımdan   hacca,   "Hacc-ı   Ekber"   (büyük   hac),   umreye   de   "Hacc-ı   Asgar" (küçük hac) denir. Umrenin   iki   farzı   vardır.   İhram   ve   tavaf.   Bunlardan   ihram   şart,   tavaf   rükündür.   Vacipleri   ise   sa'y   ile   tıraş   olup ihramdan çıkmaktır. (Bu   bölüm,   Doç.   Dr.   İsmail   KARAGÖZ--   Mehmet   KESKİN-   Doç.   Dr.   Halil   ALTUNTAŞ   tarafından   hazırlanan   "Hac İlmihali" ile Dr. Ekrem KELEŞ tarafından hazırlanan "Umre Rehberi" adlı eserlerden alınmıştır.)

Umrenin Hükmü

Müslüman'ın   ömründe   bir   defa   umre   yapması   Hanefi   ve   Maliki   mezheplerine   göre   müekked   sünnet,   Şafii   ve Hanbeli mezhebine göre ise farzdır. Hanefi bilginlerden umrenin, vitir namazı, kurban ve fıtır sadakası gibi vacip olduğu görüşünde olanlar da vardır. Umrenin   hükmü   konusundaki   ihtilaf;   "Haccı   ve   umreyi   Allah   için   tamamlayın..."   (Bakara,   2/196.)   anlamındaki ayete getirilen farklı yorumlar ile bu konuda farklı rivayetlerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Âyet-i    kerime,    farz    olsun    nafile    olsun    hac    ve    umre    ibadetine    başlanınca    bu    görevin    yarım    bırakılmayıp tamamlanması    gerektiğini    ifade    ettiği    gibi    "Orucu    akşama    kadar    tamamlayın"    (Bakara,    2/187.)    anlamındaki ayette olduğu gibi "hac görevini yerine getirin" anlamını da ifade eder. İmam   Şafii   ve   İmam   Ahmed   b.   Hanbel,   bu   ayeti   hac   ve   umre   görevini   yerine   getirin   şeklinde   bir   emir   olarak anlamışlar,   umrenin   farz   olduğu   içtihadında   bulunmuşlardır.   Ayrıca   şu   rivayetleri   de   görüşlerine   delil   olarak almışlardır: Hz. Aişe, -"Ey Allah'ın Elçisi! Kadınların cihat yapması gerekli midir"? Diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam, -Evet,    (onlara)    içinde    savaş    bulunmayan    cihat    (yani)    hac    ve    umredir    gereklidir"    buyurmuştur.        (İbn    Mâce, Menasik, 8, II, 968. Şirbînî, II, 206-207.) "Umre küçük hacdır", (Muğnî, V, 14.) Sahabeden Ebü Rezin el-Ukeyli, -   "Ey   Allah'ın   Elçisi!   Babam   ihtiyar   bir   insandır.   Ne   hac   ve   umre   ne   de   yolculuk   yapmaya   gücü   yeter.   (Ne   yapması gerekir)" diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da, -   "Babanın   yerine   sen   hac   ve   umre   görevi   yap"   buyurmuştur.   (Ebû   Dâvûd,   Menâsik,   26.   II,   402.   İbn   Mace, Menasik, 10, II, 970.) Umrenin farz olmadığı görüşünde olanlar ise; "...Gücü   yetenlerin   haccetmesi   Allah'ın   insanlar   üzerinde   bir   hakkıdır"   (Al-i   İmrân,   3/   97.)   anlamındaki   ayette   ve İslam'ın   beş   temel   esasını   beyan   eden   hadis-i   şerifte   umrenin   geçmemiş   olmasını   umrenin   farz   olmadığına   delil getirmişlerdir. Şu hadisleri de görüşlerine delil olarak zikretmişlerdir: "Hac,   farz,   umre   nafile   bir   ibadettir"   (İbn   Mâce,   Menâsik,   8,   II,   968.   Tirmizî,   Hac,   88.   III,   270.   Kâsânî,   II,   226.Taberî, II, 2/212. Muğnî, V, 13.) Cabir ibn Abdullah'ın bildirdiğine göre bir sahabi Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam'a - "Ey Allah'ın Elçisi! Umre farz mıdır diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da, -   "Hayır,   umre   yapman   senin   için   daha   hayırlıdır"   buyurmuştur.   (Taberî,   II,   2/212.Tirmizî,   Hac,   88.   III,   270.   Ahmed, III, 316. ) Umrenin   farz   olduğu   içtihadında   bulunanların   görüşlerine   delil   olarak   zikrettikleri   hadiste   geçen   "umreye   küçük hac" denilmesini "sevabını beyan içindir" şeklinde açıklamışlardır. Abdullah   ibn   Ömer'in   bildirdiğine   göre   Peygamberimiz   aleyhisselatu   vesselam   dört   defa   umre   yapmış,   (Tirmizî, Hac, 93. III, 275) umre yapılmasını teşvik etmiş ve; "Umre,   daha   sonraki   umreye   kadar,   ikisi   arasında   işlenen   günahlar   için   kefifrettir.   Allah   katında   makbul   haccın karşılığı ise ancak cennettir" (Tirmizî, Hac, 90. III, 272.) buyurmuştur. (Bu   bölüm,   Doç.   Dr.   İsmail   KARAGÖZ--   Mehmet   KESKİN-   Doç.   Dr.   Halil   ALTUNTAŞ   tarafından   hazırlanan   "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)

Umrenin Zamanı

Haccın   ancak   hac   aylarında   yapılabilmesine   karşılık   umre   için   belirlenmiş   her   hangi   bir   zaman   yoktur.   Arefe ve bayram günleri (teşrik tekbirlerinin getirildiği 5 gün) dışında her zaman umre yapılabilir. Arefe   günü   sabahından   bayramın   4.   günü   güneş   batıncaya   kadarki   süre   içinde   umre   yapmak   tahrimen mekruhtur. Çünkü bu günler hac menasikinin yapıldığı günlerdir. Şafii,   Maliki   ve   Hanbeli   mezheplerine   göre   hac   için   niyetli   olmayanlar;   teşrik   günleri   dâhil   yılın   her   gününde umre yapabilirler. Maliki    mezhebine    göre    hac    için    niyetli    bulunanlar,    bayramın    4.    günü    güneş    batıncaya    kadar,    Şafii mezhebine göre ise veda tavafı dışında haccın bütün menasiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar. Umrenin Ramazan ayında yapılması daha faziletlidir. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam, "Ramazan ayında yapılan umre, hacca denktir" buyurmuştur. (Tirmizî, Hac, 90. III, 276.) (Bu   bölüm,   Doç.   Dr.   İsmail   KARAGÖZ--   Mehmet   KESKİN-   Doç.   Dr.   Halil   ALTUNTAŞ   tarafından   hazırlanan   "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)

Umrenin Yapılışı

Umre   yapmak   isteyen   kimse;   gerekiyorsa   koltuk   altı   ve   kasık   kıllarını   giderir,   saç   sakal   tıraşı   olur,   bıyıklarını düzeltir,   tırnaklarını   keser   ve   boy   abdesti   alır,   boy   abdesti   alma   imkânı   yoksa   abdest   alır,   vücuduna   güzel   koku sürünür. Erkekler,    atlet,    külot,    çorap,    elbise    ve    ayakkabılarını    çıkarırlar.    İzar    ve    rida    adı    verilen    iki    parça    ihram örtüsüne   bürünürler.   Rida’   nın   uçlarını   birbirine   bağlamak   veya   iğne   ile   tutturmak   mekruhtur.   Ayaklarına   arkası ve   üzeri   açık   terlik   giyerler.   Bele   kemer   bağlamada,   sırta   çanta   almada   ve   şemsiye   kullanmada   bir   sakınca yoktur. Kadınlar elbise ve ayakkabılarını giymeye devam ederler, başlarını açmazlar, yüzlerini de örtmezler. İhramın   sünneti   niyeti   ile   iki   rekât   ihram   namazı   kılarlar.   Namazın   birinci   rekâtında   Fatiha   suresinden   sonra "kâfurun" suresini, ikinci rekâtında ise yine Fatiha suresinden sonra "ihlâs" suresini okurlar. Umre    yapmak    isteyen    kimse    afakî    ise    mikat    sınırlarını    geçmeden,    Hill    bölgesinde    ikamet    ediyorsa bulunduğu yerde, Harem bölgesinde bulunuyorsa Hill bölgesinde mesela Ten’ime giderek ihrama girer. İhrama,    niyet    etmek    ve    telbiye    getirmek    suretiyle    girilir.    Niyet,    umre    yapacağının    kalben    belirlenmesi demektir.  Niyetin,                                                                        "Allah'ım!   Umre   yapmak   istiyorum.   Onu   bana   kolaylaştır   ve   onu   kabul   buyur"   diyerek   diliyle   ifade   edilmesi müstehaptır. Niyet ettikten sonra,                                           Telbiye getirir        Buyur   Allah'ım   buyur!   Buyur,   senin   hiçbir   ortağın   yoktur.   Buyur,   şüphesiz   her   türlü   övgü,   nimet,   mülk   ve hükümranlık   sana   mahsustur.   Senin   ortağın   yoktur"   diyerek   telbiye   getirir.   Böylece   ihrama   girmiş   ve   ihram yasakları başlamış olur. Mekke'ye   varıncaya   kadar   vasıtalara   binişte   ve   indiği   yerde,   kafilelerle   karşılaştığında,   şehirlere   girdiğinde, akşam   ve   sabah,   gece   ve   gündüz,   vasıtada,   yürürken,   otururken,   yatarken,   ayakta   iken,   inişte,   yokuşta,   mekân değiştikçe    ve    farz    namazların    arkasından    her    fırsatta    telbiye,    Tekbir,    Tehlil    ve    salavat-ı    şerife    yüksek    sesle söyleyerek yolculuğuna devam eder. Telbiyeyi her söyleyişte üç defa tekrarlamak, sonra Tekbir, Tehlil ve salâvat-ı şerife okumak müstehaptır. Mekke'ye yaklaşıp Harem bölgesine girince "Allah'ım!   Burası   senin   haremindir,   emin   kıldığın   yerdir.   Beni   cehenneme   girmekten   koru.   Kullarını   dirilttiğin gün beni azabından güvende kıl, beni dostlarından ve itaatkâr olanlardan eyle" diye dua eder. Mekke'ye abdestli girmek sünnet, gündüz girmek müstehaptır. Mekke'de   otele   veya   eve   yerleşip   dinlendikten   sonra   mümkünse   boy   abdesti,   mümkün   değilse   abdest   alır, yaya   veya   vasıta   ile   Mescid’i   Harem'e   gider.   Yolda   Tekbir,   Tehlil,   telbiye   ve   salavat-ı   şerife   getirir.   Tevazu   ve   saygı ile   "Allah'ım!   Rahmet   kapılarını   bana   aç   ve   beni   kovulmuş   şeytandan   koru"   diye   dua   ederek   Mescid’i   Harem'e girer. Beytullah’ı görünce üç defa Tekbir ve Tehlil getirir ve şu duayı okur. "Allah'ı   noksan   sıfatlardan   tenzih   ederim,   Her   türlü   övgü   Allah'a   mahsustur,   Allah'tan   başka   ilah   yoktur. Allah   en   büyüktür.   Allah'ım!   Bu   senin   evindir.   Onu   Sen   yücelttin,   Sen   şereflendirdin,   Sen   değerli   yaptın.   Onun yüceliğini,   şerefini   ve   değerini   artır.   Ya   Rabbi!   Onun   değerini   artıran,   onu   şereflendiren,   ona   saygı   gösteren kimsenin   şerefini,   saygınlığını,   heybetini,   yüceliğini   ve   iyiliğini   artır.   Allah'ım!   Sen   selamsın   ve   selamet   ancak sendendir.   Bizi   selametle   yaşat   ve   selamet   yurdun   olan   cennetine   koy,   ey   Celal   ve   ikram   sahibi   Allah'ım!   Sen   her şeyden yücesin ve her şeyden üstünsün" Bildiği başka duaları da okuyabilir. Tavafa başlamadan önce telbiyeyi keser. Hacer-i   Esved   hizasına   gelir,   yönünü   ona   döner,   ellerini   omuz   hizasına   kadar   kaldırıp   "Bismillah,   Allahu Ekber"   diyerek   Hacer-i   Esved'i   selamlar,   Tekbir,   Tehlil   ve   tahmid   getirir.   Kalabalık   değilse   ve   kimseye   eziyet vermeyecekse   Hacer-i   Esved'i   öper,   kalabalık   ise   Hacer-i   Esved'i   öpmez.   İstilam,   sünnet,   insanları   itip   kakmak   ve eziyet vermek günahtır. Sünneti ifa etmek için günah işlenmez. Umre tavafı yapmaya niyet eder. Niyetini, "Allah'ım!   Senin   için   umre   tavafını   yedi   şavt   olarak   yapmak   istiyorum.   Onu   benim   için   kolaylaştır   ve   kabul eyle" diyerek yapması müstehaptır. Tavafını,   Kâbe’yi   soluna   alıp   Hatim   ‘in   dışından   dolanarak   yapar.   Her   şavtta   Rüknü   Yemani   ve   Hacer-i   Esved'i uzaktan   "Bismillah,   Allahu   Ekber"   diyerek   istilamda   bulunur.   Hacer-i   Esved'i   istilam,   sünnet,   Rüknü   Yemani’yi istilam ise müstehaptır. Rüknü Yemani öpülmez, diğer köşeler istilam edilmez. Tavaf sırasında mesnun duaları veya bildiği duaları okur ve sessizce Tekbir ve Tehlil getirir veya Kur'an okur. Tavafın   ilk   dört   şavtı   farz;   tavaf'ı   cünüp,   adetli   ve   nifas   halinde   değilken   ve   abdestli   olarak   yapmak,   avret yerlerini   örtmek,   tavafı   Kâbe’yi   soluna   alarak   yapmak,   tavafa   Hacer-i   Esved   hizasından   başlamak,   tavafı   Hatim   ‘in dışından    dolanarak    yapmak,    gücü    yetenin    tavafı    yürüyerek    yapması    ve    şavtı    yediye    tamamlamak    vaciptir. Bunlardan biri terk edilirse dem gerekir. Tavaf'ta ıztıba' ve ilk üç şavtta remel yapar. Tavaf   yedi   şavta   tamamladıktan   sonra   "Mültezem"de   ve   Hatim   ‘de   dua   eder.   Mümkünse   Makam-ı   İbrahim'in arkasında   değilse   uygun   bir   yerde   iki   rekât   "tavaf   namazı"   kılar,   bu   namazı   kılmak   vaciptir.   Namazdan   sonra   dua eder, peşinden zemzem içer ve Hacer-i Esved'i istilam eder. Umrenin   sa'yini   yapmak   üzere   Safa'ya   gider.   Yönünü   Kâbe’ye   döner,   Tekbir,   Tehlil,   tahmid   ve   salâtü   selam getirir, dua eder. Sa'y yapmaya niyet eder. Niyetini, "Allah'ım!   Senin   rızan   için   Safa   ile   Merve   arasında   yedi   şavt   olarak   umrenin   sa'yini   yapmaya   niyet   ediyorum" diyerek yapması müstehaptır. Sa'yini   yedi   şavt   olarak   Safa'da   başlayıp   Merve'de   bitirir.   Sa'y   yaparken   mesnun   duaları   veya   bildiği   duaları okur    ve    sessizce    Tekbir    ve    Tehlil    getirir    veya    Kur'an    okur.    İki    yeşil    ışık    arasında    "hervele"    yapar.    Say’ı tamamlayınca Merve'de dua eder. Umrenin sa’yi vaciptir. Terk edilirse dem gerekir. Berberde   veya   evde   veya   otelde   saç   tıraşı   olur   veya   saçlarını   kısaltır,   böylece   ihramdan   çıkar   ve   bu   şekilde umre ibadetini yapmış olur. Kadınlar,   remel   ve   hervele   yapmazlar.   Tekbir,   Tehlil   ve   telbiyede   seslerini   yükseltmezler.   İhramdan   çıkmak için saçlarının ucundan parmak ucu kadar kesmeleri yeterlidir. Kadınlar adetli iken tavaf yapmazlar. (Bu   bölüm,   Doç.   Dr.   İsmail   KARAGÖZ--   Mehmet   KESKİN-   Doç.   Dr.   Halil   ALTUNTAŞ   tarafından   hazırlanan   "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)
HAC   UMRE   KUDÜS  KÜLTÜR TURLARI
Hacı Bayram Mah. Hükümet Cad. Hükümet Han  No: 8 / 41 Kat : 5 Ulus  -  ANKARA - TURKİYE Ofis  Tel            : 00 90 312 310 84 35 Ofis  Faks          : 00 90 312 310 84 37 M. ŞAHİN          : 00 90 542 214 54 02              web                  : www.avrasyaturizm.net e-mail               : 06avrasyatur@gmail.com                           www.avrasyaturizm.net   her hakkı saklıdır

Umre Nedir ?

HAC   UMRE   KUDÜS  KÜLTÜR TURLARI Anasayfa Anasayfa

Umre Nedir?

Sözlükte;      ziyaret   etmek,   uzun   ömürlü   olmak,   evi   mamur   etmek,   bir   yerde ikamet      etmek,      korumak,      malı      çok      olmak      ve      Allah'a      kulluk      etmek anlamlarındaki    "a-m-r"    kökünden    türeyen    umre;    belirli    bir    zamana    bağlı olmaksızın    ihrama    girip    Kâbe'yi    tavaf    edip    Safa    ile    Merve    arasında    sa'y yaptıktan    sonra    tıraş    olup    ihramdan    çıkmak    suretiyle    yerine    getirilen    bir ibadettir. Hac   ibadetinden   farkı,   bir   zamanla   sınırlı   olmaması,   Arafat   ve   Müzdelife vakfesi   ile   kurban   kesme   ve   şeytan   taşlama   görevlerinin   bulunmamasıdır.   Bu bakımdan   hacca,   "Hacc-ı   Ekber"   (büyük   hac),   umreye   de   "Hacc-ı   Asgar"   (küçük hac) denir. Umrenin    iki    farzı    vardır.    İhram    ve    tavaf.    Bunlardan    ihram    şart,    tavaf rükündür. Vacipleri ise sa'y ile tıraş olup ihramdan çıkmaktır. (Bu    bölüm,    Doç.    Dr.    İsmail    KARAGÖZ--    Mehmet    KESKİN-    Doç.    Dr.    Halil ALTUNTAŞ   tarafından   hazırlanan   "Hac   İlmihali"   ile   Dr.   Ekrem   KELEŞ   tarafından hazırlanan "Umre Rehberi" adlı eserlerden alınmıştır.)

Umrenin Hükmü

Müslüman'ın   ömründe   bir   defa   umre   yapması   Hanefi   ve   Maliki   mezheplerine göre müekked sünnet, Şafii ve Hanbeli mezhebine göre ise farzdır. Hanefi   bilginlerden   umrenin,   vitir   namazı,   kurban   ve   fıtır   sadakası   gibi   vacip olduğu görüşünde olanlar da vardır. Umrenin   hükmü   konusundaki   ihtilaf;   "Haccı   ve   umreyi   Allah   için   tamamlayın..." (Bakara,   2/196.)   anlamındaki   ayete   getirilen   farklı   yorumlar   ile   bu   konuda   farklı rivayetlerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Âyet-i   kerime,   farz   olsun   nafile   olsun   hac   ve   umre   ibadetine   başlanınca   bu görevin   yarım   bırakılmayıp   tamamlanması   gerektiğini   ifade   ettiği   gibi   "Orucu akşama   kadar   tamamlayın"   (Bakara,   2/187.)   anlamındaki   ayette   olduğu   gibi "hac görevini yerine getirin" anlamını da ifade eder. İmam   Şafii   ve   İmam   Ahmed   b.   Hanbel,   bu   ayeti   hac   ve   umre   görevini   yerine getirin   şeklinde   bir   emir   olarak   anlamışlar,   umrenin   farz   olduğu   içtihadında bulunmuşlardır. Ayrıca şu rivayetleri de görüşlerine delil olarak almışlardır: Hz. Aişe, -"Ey Allah'ın Elçisi! Kadınların cihat yapması gerekli midir"? Diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam, -Evet,   (onlara)   içinde   savaş   bulunmayan   cihat   (yani)   hac   ve   umredir   gereklidir" buyurmuştur.  (İbn Mâce, Menasik, 8, II, 968. Şirbînî, II, 206-207.) "Umre küçük hacdır", (Muğnî, V, 14.) Sahabeden Ebü Rezin el-Ukeyli, -   "Ey   Allah'ın   Elçisi!   Babam   ihtiyar   bir   insandır.   Ne   hac   ve   umre   ne   de   yolculuk yapmaya gücü yeter. (Ne yapması gerekir)" diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da, -   "Babanın   yerine   sen   hac   ve   umre   görevi   yap"   buyurmuştur.   (Ebû   Dâvûd, Menâsik, 26. II, 402. İbn Mace, Menasik, 10, II, 970.) Umrenin farz olmadığı görüşünde olanlar ise; "...Gücü    yetenlerin    haccetmesi    Allah'ın    insanlar    üzerinde    bir    hakkıdır"    (Al-i İmrân,   3/   97.)   anlamındaki   ayette   ve   İslam'ın   beş   temel   esasını   beyan   eden hadis-i    şerifte    umrenin    geçmemiş    olmasını    umrenin    farz    olmadığına    delil getirmişlerdir. Şu hadisleri de görüşlerine delil olarak zikretmişlerdir: "Hac,   farz,   umre   nafile   bir   ibadettir"   (İbn   Mâce,   Menâsik,   8,   II,   968.   Tirmizî,   Hac, 88. III, 270. Kâsânî, II, 226.Taberî, II, 2/212. Muğnî, V, 13.) Cabir   ibn   Abdullah'ın   bildirdiğine   göre   bir   sahabi   Peygamberimiz   aleyhisselatu vesselam'a - "Ey Allah'ın Elçisi! Umre farz mıdır diye sormuş, Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da, -    "Hayır,    umre    yapman    senin    için    daha    hayırlıdır"    buyurmuştur.    (Taberî,    II, 2/212.Tirmizî, Hac, 88. III, 270. Ahmed, III, 316. ) Umrenin     farz     olduğu     içtihadında     bulunanların     görüşlerine     delil     olarak zikrettikleri   hadiste   geçen   "umreye   küçük   hac"   denilmesini   "sevabını   beyan içindir" şeklinde açıklamışlardır. Abdullah   ibn   Ömer'in   bildirdiğine   göre   Peygamberimiz   aleyhisselatu   vesselam dört   defa   umre   yapmış,   (Tirmizî,   Hac,   93.   III,   275)   umre   yapılmasını   teşvik   etmiş ve; "Umre,    daha    sonraki    umreye    kadar,    ikisi    arasında    işlenen    günahlar    için kefifrettir.   Allah   katında   makbul   haccın   karşılığı   ise   ancak   cennettir"   (Tirmizî, Hac, 90. III, 272.) buyurmuştur. (Bu    bölüm,    Doç.    Dr.    İsmail    KARAGÖZ--    Mehmet    KESKİN-    Doç.    Dr.    Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)

Umrenin Zamanı

Haccın   ancak   hac   aylarında   yapılabilmesine   karşılık   umre   için   belirlenmiş her    hangi    bir    zaman    yoktur.    Arefe    ve    bayram    günleri    (teşrik    tekbirlerinin getirildiği 5 gün) dışında her zaman umre yapılabilir. Arefe   günü   sabahından   bayramın   4.   günü   güneş   batıncaya   kadarki   süre içinde   umre   yapmak   tahrimen   mekruhtur.   Çünkü   bu   günler   hac   menasikinin yapıldığı günlerdir. Şafii,   Maliki   ve   Hanbeli   mezheplerine   göre   hac   için   niyetli   olmayanlar;   teşrik günleri dâhil yılın her gününde umre yapabilirler. Maliki   mezhebine   göre   hac   için   niyetli   bulunanlar,   bayramın   4.   günü   güneş batıncaya   kadar,   Şafii   mezhebine   göre   ise   veda   tavafı   dışında   haccın   bütün menasiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar. Umrenin     Ramazan     ayında     yapılması     daha     faziletlidir.     Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam, "Ramazan   ayında   yapılan   umre,   hacca   denktir"   buyurmuştur.   (Tirmizî,   Hac, 90. III, 276.) (Bu    bölüm,    Doç.    Dr.    İsmail    KARAGÖZ--    Mehmet    KESKİN-    Doç.    Dr.    Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)

Umrenin Yapılışı

Umre   yapmak   isteyen   kimse;   gerekiyorsa   koltuk   altı   ve   kasık   kıllarını   giderir, saç   sakal   tıraşı   olur,   bıyıklarını   düzeltir,   tırnaklarını   keser   ve   boy   abdesti   alır, boy abdesti alma imkânı yoksa abdest alır, vücuduna güzel koku sürünür. Erkekler,   atlet,   külot,   çorap,   elbise   ve   ayakkabılarını   çıkarırlar.   İzar   ve   rida adı   verilen   iki   parça   ihram   örtüsüne   bürünürler.   Rida’   nın   uçlarını   birbirine bağlamak   veya   iğne   ile   tutturmak   mekruhtur.   Ayaklarına   arkası   ve   üzeri   açık terlik     giyerler.     Bele     kemer     bağlamada,     sırta     çanta     almada     ve     şemsiye kullanmada    bir    sakınca    yoktur.    Kadınlar    elbise    ve    ayakkabılarını    giymeye devam ederler, başlarını açmazlar, yüzlerini de örtmezler. İhramın   sünneti   niyeti   ile   iki   rekât   ihram   namazı   kılarlar.   Namazın   birinci rekâtında   Fatiha   suresinden   sonra   "kâfurun"   suresini,   ikinci   rekâtında   ise   yine Fatiha suresinden sonra "ihlâs" suresini okurlar. Umre    yapmak    isteyen    kimse    afakî    ise    mikat    sınırlarını    geçmeden,    Hill bölgesinde   ikamet   ediyorsa   bulunduğu   yerde,   Harem   bölgesinde   bulunuyorsa Hill bölgesinde mesela Ten’ime giderek ihrama girer. İhrama,    niyet    etmek    ve    telbiye    getirmek    suretiyle    girilir.    Niyet,    umre yapacağının kalben belirlenmesi demektir.  Niyetin,                                                                        "Allah'ım!    Umre    yapmak    istiyorum.    Onu    bana    kolaylaştır    ve    onu    kabul buyur" diyerek diliyle ifade edilmesi müstehaptır. Niyet ettikten sonra,                                           Telbiye getirir        Buyur   Allah'ım   buyur!   Buyur,   senin   hiçbir   ortağın   yoktur.   Buyur,   şüphesiz her   türlü   övgü,   nimet,   mülk   ve   hükümranlık   sana   mahsustur.   Senin   ortağın yoktur"    diyerek    telbiye    getirir.    Böylece    ihrama    girmiş    ve    ihram    yasakları başlamış olur. Mekke'ye    varıncaya    kadar    vasıtalara    binişte    ve    indiği    yerde,    kafilelerle karşılaştığında,   şehirlere   girdiğinde,   akşam   ve   sabah,   gece   ve   gündüz,   vasıtada, yürürken,   otururken,   yatarken,   ayakta   iken,   inişte,   yokuşta,   mekân   değiştikçe ve   farz   namazların   arkasından   her   fırsatta   telbiye,   Tekbir,   Tehlil   ve   salavat-ı şerife yüksek sesle söyleyerek yolculuğuna devam eder. Telbiyeyi   her   söyleyişte   üç   defa   tekrarlamak,   sonra   Tekbir,   Tehlil   ve   salâvat-ı şerife okumak müstehaptır. Mekke'ye yaklaşıp Harem bölgesine girince "Allah'ım!   Burası   senin   haremindir,   emin   kıldığın   yerdir.   Beni   cehenneme girmekten    koru.    Kullarını    dirilttiğin    gün    beni    azabından    güvende    kıl,    beni dostlarından ve itaatkâr olanlardan eyle" diye dua eder. Mekke'ye abdestli girmek sünnet, gündüz girmek müstehaptır. Mekke'de    otele    veya    eve    yerleşip    dinlendikten    sonra    mümkünse    boy abdesti,   mümkün   değilse   abdest   alır,   yaya   veya   vasıta   ile   Mescid’i   Harem'e gider.   Yolda   Tekbir,   Tehlil,   telbiye   ve   salavat-ı   şerife   getirir.   Tevazu   ve   saygı   ile "Allah'ım!   Rahmet   kapılarını   bana   aç   ve   beni   kovulmuş   şeytandan   koru"   diye dua ederek Mescid’i Harem'e girer. Beytullah’ı görünce üç defa Tekbir ve Tehlil getirir ve şu duayı okur. "Allah'ı   noksan   sıfatlardan   tenzih   ederim,   Her   türlü   övgü   Allah'a   mahsustur, Allah'tan   başka   ilah   yoktur.   Allah   en   büyüktür.   Allah'ım!   Bu   senin   evindir.   Onu Sen   yücelttin,   Sen   şereflendirdin,   Sen   değerli   yaptın.   Onun   yüceliğini,   şerefini ve   değerini   artır.   Ya   Rabbi!   Onun   değerini   artıran,   onu   şereflendiren,   ona   saygı gösteren   kimsenin   şerefini,   saygınlığını,   heybetini,   yüceliğini   ve   iyiliğini   artır. Allah'ım!   Sen   selamsın   ve   selamet   ancak   sendendir.   Bizi   selametle   yaşat   ve selamet   yurdun   olan   cennetine   koy,   ey   Celal   ve   ikram   sahibi   Allah'ım!   Sen   her şeyden yücesin ve her şeyden üstünsün" Bildiği başka duaları da okuyabilir. Tavafa başlamadan önce telbiyeyi keser. Hacer-i    Esved    hizasına    gelir,    yönünü    ona    döner,    ellerini    omuz    hizasına kadar    kaldırıp    "Bismillah,    Allahu    Ekber"    diyerek    Hacer-i    Esved'i    selamlar, Tekbir,     Tehlil     ve     tahmid     getirir.     Kalabalık     değilse     ve     kimseye     eziyet vermeyecekse   Hacer-i   Esved'i   öper,   kalabalık   ise   Hacer-i   Esved'i   öpmez.   İstilam, sünnet,   insanları   itip   kakmak   ve   eziyet   vermek   günahtır.   Sünneti   ifa   etmek   için günah işlenmez. Umre tavafı yapmaya niyet eder. Niyetini, "Allah'ım!   Senin   için   umre   tavafını   yedi   şavt   olarak   yapmak   istiyorum.   Onu benim için kolaylaştır ve kabul eyle" diyerek yapması müstehaptır. Tavafını,   Kâbe’yi   soluna   alıp   Hatim   ‘in   dışından   dolanarak   yapar.   Her   şavtta Rüknü   Yemani   ve   Hacer-i   Esved'i   uzaktan   "Bismillah,   Allahu   Ekber"   diyerek istilamda   bulunur.   Hacer-i   Esved'i   istilam,   sünnet,   Rüknü   Yemani’yi   istilam   ise müstehaptır. Rüknü Yemani öpülmez, diğer köşeler istilam edilmez. Tavaf   sırasında   mesnun   duaları   veya   bildiği   duaları   okur   ve   sessizce   Tekbir ve Tehlil getirir veya Kur'an okur. Tavafın   ilk   dört   şavtı   farz;   tavaf'ı   cünüp,   adetli   ve   nifas   halinde   değilken   ve abdestli   olarak   yapmak,   avret   yerlerini   örtmek,   tavafı   Kâbe’yi   soluna   alarak yapmak,   tavafa   Hacer-i   Esved   hizasından   başlamak,   tavafı   Hatim   ‘in   dışından dolanarak    yapmak,    gücü    yetenin    tavafı    yürüyerek    yapması    ve    şavtı    yediye tamamlamak vaciptir. Bunlardan biri terk edilirse dem gerekir. Tavaf'ta ıztıba' ve ilk üç şavtta remel yapar. Tavaf    yedi    şavta    tamamladıktan    sonra    "Mültezem"de    ve    Hatim    ‘de    dua eder.   Mümkünse   Makam-ı   İbrahim'in   arkasında   değilse   uygun   bir   yerde   iki rekât   "tavaf   namazı"   kılar,   bu   namazı   kılmak   vaciptir.   Namazdan   sonra   dua eder, peşinden zemzem içer ve Hacer-i Esved'i istilam eder. Umrenin   sa'yini   yapmak   üzere   Safa'ya   gider.   Yönünü   Kâbe’ye   döner,   Tekbir, Tehlil, tahmid ve salâtü selam getirir, dua eder. Sa'y yapmaya niyet eder. Niyetini, "Allah'ım!   Senin   rızan   için   Safa   ile   Merve   arasında   yedi   şavt   olarak   umrenin sa'yini yapmaya niyet ediyorum" diyerek yapması müstehaptır. Sa'yini    yedi    şavt    olarak    Safa'da    başlayıp    Merve'de    bitirir.    Sa'y    yaparken mesnun   duaları   veya   bildiği   duaları   okur   ve   sessizce   Tekbir   ve   Tehlil   getirir   veya Kur'an    okur.    İki    yeşil    ışık    arasında    "hervele"    yapar.    Say’ı    tamamlayınca Merve'de dua eder. Umrenin sa’yi vaciptir. Terk edilirse dem gerekir. Berberde    veya    evde    veya    otelde    saç    tıraşı    olur    veya    saçlarını    kısaltır, böylece ihramdan çıkar ve bu şekilde umre ibadetini yapmış olur. Kadınlar,   remel   ve   hervele   yapmazlar.   Tekbir,   Tehlil   ve   telbiyede   seslerini yükseltmezler.   İhramdan   çıkmak   için   saçlarının   ucundan   parmak   ucu   kadar kesmeleri yeterlidir. Kadınlar adetli iken tavaf yapmazlar. (Bu    bölüm,    Doç.    Dr.    İsmail    KARAGÖZ--    Mehmet    KESKİN-    Doç.    Dr.    Halil ALTUNTAŞ tarafından hazırlanan "Hac İlmihali" adlı eserden alınmıştır.)